Egitim-Dünyası

Öğretmen Atamasında Kökten Çözüme Doğru 2015

Öğretmen Atamasında Kökten Çözüme Doğru 2015

Atanamayan 300 bin öğretmen var, artık eğitim fakültelerinin kapanması gerekiyor,
Milli eğitim bakanı Nabi Avcı katılmış olduğu toplantıda çarpıcı açıklamalarda bulundu.Meb bakanı Nabi avcı yapmış olduğu açıklamada 300 bin kişinin atama beklediğini ve bunun çözümü için artık eğitim fakültelerinin kapanacağı haberini verdi.
Öğretmen atama sorunun yeni çözümü belli oldu uzun vadede yapılacak en mantıklı hareket açıklaması yapıldı, ülkenin her yanındaki eğitim fakültelerinin çoğunluğu kapatılacak.

Nabi Avcı: Eğitim Fakültelerinin Büyük Çoğunluğu Kapatılacak

Bab-ı Âli Toplantıları’nın 123.’sü Mektebim Okulları’nın ev sahipliğinde gerçekleştirildi. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın onur konuğu olduğu toplantı “Türk Eğitim Sisteminde Hedeflenen Dönüşüm ile Rekabetçi Global Düzende Yeni İnsan Kaynakları Vizyonumuz” başlığı altında düzenlendi.

Toplantıda Türk eğitim sistemini değerlendiren Bakan Avcı, eğitimde yapılanma sürecini anlattı. Bakan Avcı’nın konuşmasından satır başları şöyle:

* Geçmişin ihtiyaçlarına göre teşkilatlanmış bir bakanlığımız var ama zaman içerisinde ihtiyaçlar da değişiyor. Sorular da değişiyor, cevaplar da değişiyor. Bizim de yapılanmamızı günün yeni sorulara ve muhtemel cevaplara göre yeniden örgütlememiz gerekiyor. 10-12 yıldır bunu yapmaya çalışıyoruz. Bunu yapmaya çalıştığımız için de sık sık eğitimi yazboz tahtasına çevirmekle suçlanıyoruz. Oysa sadece eğitimde değil pek çok alanda yeni yeni sorunlar çıkıyor. Bunlara eski yapılar, alışkanlıklar, teamüller ve müesseselerle cevap vermek yeterli olmayabiliyor. Onun için bazı şeyleri yeniden tasarlamak ve yeniden yapılandırmak gerekiyor. Yaptığımız da bu. Bunu özellikle eğitimde yapmak zorundayız çünkü en hızlı değişen toplumsal alanlardan, toplumsal süreçlerden bahsediyoruz eğitim dediğimiz zaman.

* Son zamanlarda eğitimde yapılan yeniliklerin, değişikliklerin, dönüşümlerin dokunduğu bazı kişiler, kurumlar, anlayışlar kendi çıkarları zedelendiği için veya yapılan işleri kendi anlayışlarına uygun bulmadıkları için, kendi geleneksel eğitim anlayışlarıyla pek bağdaştıramadıkları için özellikle bakanlık uygulamalarına yönelik zaman zaman biz de “Sistematik bir kampanyayla karşı karşıya mıyız acaba” duygusunu uyandıracak kadar yoğun çalışmalar olduğunu ve bunların büyük bir kısmının da ciddi dezenformasyon içerdiğini söylemek zorundayım.

* İki konuya açıklık getirmek istiyorum. “Eğitim felsefesi” ve “Eğitim politikası” gibi büyük sözlerin günümüzde çok anlamlı olmadığını, 18. ve 19. yüzyılda pek ala anlaşılabilir olan tür büyük çerçevelerin günümüzün oynak ve değişken hayatını karşılamakta yetersiz kaldığını, o yüzden daha pragmatik olmak zorunda olduğumuzu, bunun sadece eğitimde değil, tüm toplumsal süreçlerde ideolojilerin yaşadıkları buhranlardan da görülebildiğini düşünüyorum. Bununla herhangi bir ideoloji adına eğitimde çok kuşatıcı ve A’dan Z’ye her şeyi düzenleyici programlar yapılamayacağını, eğitim dediğimiz sürecin hem yaş grupları hem cinsiyet grupları itibariyle çok değişik alanlara yayıldığını, dolayısıyla bunların hepsini, totaliter bir mantıkla bir kavramsal çerçeveye göre tasarlamanın ve gençleri de onlara göre formatlamanın doğru olmamak bir tarafa mümkün olmadığını söylemiş oluyorum.
* Milli Eğitim Bakanlığı olarak eğitimciler olarak bizim görevimiz, bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının önce ilkokullarda, bizi bir millet yapan temel değerleri öğrenmeleri ve içselleştirmeleri. Mümkün olduğu kadar bu ortak bizi biz yapan, millet yapan, bizi bir arada tutan, bizim toplumsal hayatımızı ahenkli hale getiren ortak değerlerimizi içselleştirileceği bir eğitim. Bunun da başında Anadil geliyor. Yani Türkçeyi tüm çocuklarımızın çok güzel konuşması, yazması, dinlemesi, anlaması. Türkçeye hakimiyetinin olabildiğince üst düzeye taşınması.

* Yabancı dil eğitimiyle ilgili eleştiriliyoruz. Türk eğitim sistemi yabancı dili öğretemiyor. Doğru. İngilizcemizi uluslararası ölçeklerde ölçtüğümüz için bunu biliyoruz. Peki Türkçemizi ölçüyor muyuz uluslararası ölçeklerde? Hayır ölçmüyoruz. Dolayısıyla oradaki durumumuzun vahametinin yeterince farkında değiliz. Ama gelişen yeni teknolojilerin olumsuz etkileriyle Türkçenin doğdu kullanılması, doğru konuşulması konusunda biz çok ciddi risklerle karşı karşıyayız.

* İnsan kaynakları vizyonumuzdan biri de her çocuğumuzun özel yeterliliklerini zamanında ölçmek, belirlemek ve ona, ona göre eğitim verebilmek. Uluslararası geliştirilen testler var. Engelliler için geliştirilmiş ama daha sonra her çocuğumuza uyarlanabilecek testler de var. Bunlardan aldık ve şimdi millileştiriyoruz. Çok kültür bağımlı testler bunlar. İçinde farklı kültürlerde sorulduğu zaman anlamlı cevaplar alabileceğiniz ama burada sorulduğu zaman aldığınız cevabın sizi pek ala yanıltabileceği yapılanmalar var. Onları millileştiriyoruz şimdi. Böylece her çocuğumuzu olabildiğince erken bir yaşta daha iyi tanımak ve o tanıdığımız özelliklerine göre ona uygun eğitimi verebilmek.

Eğitim Fakültelerinin Kapatılması Gerekiyor

* Eğitim fakültesini bitiren gençler biz öğretmen olmak için bu okullara geldik, şimdi siz öğretmenlik yapma şansı vermiyorsunuz diyorlar. Veremiyoruz. Çünkü bugünkü şartlarda bütün okullarımızda tekli eğitime geçtiğimizde, sınıfların ortalama mevcudunu 30’un altına düşürdüğümüzde en ideal koşullarda 95 bin öğretmen alabiliyoruz. Şu anda kendini atanamayan öğretmen diye vasıflandıran 300 bin kişi var. Eğitim fakültelerinde okuyanlarla birlikte 500 bine yaklaşıyor. Bunun çözümü yok. Bundan sonra problemin daha ağırlaşarak sürmemesi için eğitim fakültelerinin çok büyük bir bölümünün kapatılması gerekiyor. Ama bunu yapmaya kalktığınızda önce yerel halk ayaklanıyor. Nerede eğitim fakültesi varsa oradaki halk eğitim fakültesinin bu haliyle devam etmesi için baskı yapıyor. Şimdi biz bunların kontenjanlarını kaldırıyoruz. Gücümüz yettiğince sıfırlayacağız. Ama bazı alanlarda ihtiyacımız var. Özel eğitimde ihtiyacımız var. Onları bu konularda birikimli olan bir iki eğitim fakültesinde ihtiyaç duyduğumuz alanlara yönelik programları muhafaza etmek diğer eğitim fakültelerini de hizmet içi eğitime yönlendirmek, mevcut öğretmen stokumuzun de yeniden elden geçirilmesi hizmet içi eğitimlerle. Orada da ciddi bir yeniden eğitime ihtiyacımız var.

* Liselerimizdeki dönüşümün sadece imam hatip şeklinde olduğu konusunda bir algı var, hâlbuki meslek liselerimize imam hatip liselerinden daha fazla öncelik veriyoruz. yüzde 54’lük bir artış söz konusu, imam hatiplerde ise bu oran yüzde 20’lerde… Ayrıca OSB bölgelerinde yer alan teknik liselerimizde öğrenciler için kişi başına uygulanan bir teşvikimiz söz konusudur. Bu anlamda OSB ile önemli işbirliklerimiz var. Teknik ve meslek liselerimizde bölümleri revize ederek programlarımızı artırıyoruz.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ